Yukarıdaki başlıkta İtalyanca ( Hadi oku bakalım , İtalyanca yazdım ) yazıyor :))) Sevgili kardeşim Yaman sağolsun blog yazılarının başından beri desteğini hiç eksik etmedi ; Onun burada beni sıkıştırır gibi yazdığı şeyler kış döneminde kilo vermeye devam etmemi sağladı ... Hatta İlkerle ikisi bi ara azarlamaya bile başladılar ama facebook mesajlarından sonra iki tarafta kılıçlarını kınına soktu :)))
Yürüyüşlere yeniden devam ediyoruz itiraf edelim bir 10 gün yürüyemedik , hava çok soğuktu , kar yağdı filan derken diyetimizi bozmadan ama daha az spor yaparak kış dönemini atlatmış bulunuyoruz... Hava yeniden güneşli , bazen göz gözü görmeyecek kadar sisli de olsa yürüyüşlerimizi yavaş yavaş artırarak yine İhlasın yolunu tuttuk :))) Etrafımdaki insanlar benimle ilgili inanılmaz bir savunma mekanizması oluşturmuşlar haberim olmadan , alışveriş yapıyorum 4 -5 kişinin gözleri sürekli benim aldıklarımda ( içinde yasaklı ürün arıyorlar torbalarımın bana çaktırmadan ) Yok arkadaşım biz geçtik o günleri diyeceğim ama O kadar gizli yaptıklarını düşünüyorlar ki kıyamıyorum :))) Birgün bir marketten içinde litrelik kola , çikolata , abur cubur olan bir torbayla çıkarsam üzerime 5-6 kişi atlayabilir :))) Yarından itibaren balkonu yıkayıp , mekik ve spor hareketlerimizi de balkona taşımayı düşünüyorum ... Tempoyu yine yavaş yavaş artırarak başlardaki rekorlara yeniden imza atmamız lazım o yüzden altuğ çıkar akşamüstü yürüyüşüne :))) Hepinize kucak dolusu sevgiler
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
29 Mart 2011 Salı
28 Mart 2011 Pazartesi
Geliyor yeni yazılar YAMAN okuyamasın diye İTALYANCA yayınlıyacağım :)))
Bir süredir biriken yazıların hepsini bu gece ve yarın sabah yazacağım 10 yeni hikaye , Yazmıyorum diye zayıflamıyorum sanmayın :) Yazmadan tutuklananlar var artık bu ülkede bende inadına yazacağım ! Yeniden bahar geldi buralara güneş gören Altuğ başladı dağ bayır yürümelere :))) Yaman içinde papatyaların arasında çekilmiş bir resim yayınlarım tam olur yani :))
3 Mart 2011 Perşembe
Önce resimleri paylaştık şimdi başımıza gelenleri anlatalım :)))
EVET AİLE İÇİNDE BİR DOĞUMGÜNÜ PARTİSİ YAPTIK GÜLDÜK EĞLENDİK ... ÜZERİMDEKİ MAVİ SWEATSHIRT 160 KİLO İKEN DE GİYDİĞİM SWEATSHIRT'TU VE KAPIDAN GİRİNLER ÖNCE BENİ PEK ZAYIFLAMAMIŞ BULDULAR :))) TABİİ MORALİMİ DE BOZMAK İSTEMEDİKLERİNDEN KİMSE PEK BELLİ ETMEDİ BU DURUMU :))) AMA SONRA ONLARA KÜÇÜK BİR SÜPRİZ YAPIP İLKERCİĞİMİN FENERIUM'DAN ALDIĞI 2XL SWEATİ GİYİNCE HERKES RAHATLADI :))) EVET ZAYIFLAMIŞTIM VE ARTIK ÇOK BARİZ BİR ŞEKİLDE BELLİ OLUYORDU ... BEN SEVİNDİM , ONLAR SEVİNDİ MUTLU OLDUK , EĞLENDİK ...
Happy de birthday to me :)))
19 Şubat 2011 Cumartesi
Başka yok , hepsi bu :)))
Tanıdık tanımadık herkes 1 gün boyunca neler yediğimi soruyor :))) anlatıyorum , başka diyorlar ...
Başka yok kardeşim , sabahları 1 kase Cornflakes , öğlen sebze yemeği , akşam tavuk kere tavuk , bütün gün 3 dilim ekmek , meyve ...
- E SEN AÇSIN O ZAMAN :(((
- GÜNAYDIN :))) 80 günü geçmiş , vermişiz kiloları daha yeni diyor sen açsın diye
- Bir de yürüyorsun aç karnına :(((
- Töbe töbe imtihan mısın sen amcacığım !!!!
- E canın çekmiyor mu başka şeyler : (((
- Amca seni kim gönderdi !!!
- Aman sakın bozma !
- Aaaa amca sen nerden biliyorsun tövbe ettiğimi ?
- Neye tövbe ettiğini ???
- Böyle beni sinir eden amcaları bir oturuşta yemeye tövbe ettiğimi :)))
Bir daha da görmedim bu amcacığımı ... işin metabolizma kısmından daha zoru psikolojik olan kısmı aslında , beni dışarıda 5 kat kıyafetle görüp :
- E hani daha zayıflayamamışsın diyen amcaları , susturduk hatta birazda şaşırttık , şimdi haftada 2 kilo veriyorum , bak gitmiş yine 5-6 kilo daha diye yanıma geliyorlar :)))
Kahve de birşey ısmarlayalım diyenleri de susturduk , bu açsın sen diyen amcayı da korkuttuk , galiba benim psikolojim bozulmayacak ta dışardakilerin durumu biraz zor :))) neyse 99'dan sonra alırız herkesin gönlünü ...
Bugün kendime ödül olarak 1 tne kazandibi aldım , kaça bölüp kaç günde yesem diye düşünüyorum , hepinizi seviyor , öpüyorum :)))
Başka yok kardeşim , sabahları 1 kase Cornflakes , öğlen sebze yemeği , akşam tavuk kere tavuk , bütün gün 3 dilim ekmek , meyve ...
- E SEN AÇSIN O ZAMAN :(((
- GÜNAYDIN :))) 80 günü geçmiş , vermişiz kiloları daha yeni diyor sen açsın diye
- Bir de yürüyorsun aç karnına :(((
- Töbe töbe imtihan mısın sen amcacığım !!!!
- E canın çekmiyor mu başka şeyler : (((
- Amca seni kim gönderdi !!!
- Aman sakın bozma !
- Aaaa amca sen nerden biliyorsun tövbe ettiğimi ?
- Neye tövbe ettiğini ???
- Böyle beni sinir eden amcaları bir oturuşta yemeye tövbe ettiğimi :)))
Bir daha da görmedim bu amcacığımı ... işin metabolizma kısmından daha zoru psikolojik olan kısmı aslında , beni dışarıda 5 kat kıyafetle görüp :
- E hani daha zayıflayamamışsın diyen amcaları , susturduk hatta birazda şaşırttık , şimdi haftada 2 kilo veriyorum , bak gitmiş yine 5-6 kilo daha diye yanıma geliyorlar :)))
Kahve de birşey ısmarlayalım diyenleri de susturduk , bu açsın sen diyen amcayı da korkuttuk , galiba benim psikolojim bozulmayacak ta dışardakilerin durumu biraz zor :))) neyse 99'dan sonra alırız herkesin gönlünü ...
Bugün kendime ödül olarak 1 tne kazandibi aldım , kaça bölüp kaç günde yesem diye düşünüyorum , hepinizi seviyor , öpüyorum :)))
17 Şubat 2011 Perşembe
16 Şubat 2011 Çarşamba
Sabahlara dayanamam Osman AGA :)))
Olanı biteni anlatmaya devam edelim , sabah yürüyüşlerimizin vazgeçilmez parkuru Ev - Yılandarın Sonu - İskele güzergahına da bir geri dönüş yaptık , buradaki emekli tayfasından da ilk azarımızı işittik :))) bir süredir devam ettiğimiz üst yoldan iskele - ihlas yürüyüşlerimiz yüzünden alt yola pek uğrayamıyorduk , bu sabah yürürken 5 kişi aynı soruyu sordu :
- Evladım nerelerdesin , bıraktın sandık zayıflamayı ???
- Amcacığım , teyzeciğim bırakmak yok üst yoldan yürüyorum , iskele alt yol biraz fazla çamurlu ...
- İstanbul'a bizim oğlanla kıza anlatıyordum , burada bir çocuk 20 kilo verdi diye , şimdi soruyorlar kaç kilo oldu diye göremiyorum dedim , onlar da üzüldüler :)))
- Yok Artık :))) Haahahahahahaha bizde blogtan bizi 50 -60 kişi takip ediyor diye seviniyoruz , meğersem telefonla istanbula çocuklarına anlatan var hikayemizi :)))
- EEE kaç kilo oldu şimdi ???
- 35 kilo verdik amcacığım !!!
- Hey maşallah ( Beni gören yaşlılar bu tepkiyi veriyor dünde yazdım :))) Çocuklara haber vereyimde sevinsinler !
- Sağol amcacığım benden de selam söyle :))))
Tabii pek kolay değildi bu kadar zayıflamak , daha da önemlisi bunu kafaya koyup başlayabilmekti en zoru , çünkü 61 kilo vermem gerekiyor diye düşününce bile insanın üzerine bir ağırlık çöküyor haliyle ama tanıyanların desteği çok önemli , bir de hiç tanımadan , yüzümü görmeden destekleyenler var ki onlara da ne kadar teşekkür etsem az yani dönerken bir de alışveriş patlattım , 10 kutu litrelik süt aldım marketten çıkarken ki halime ben bile gülüyorum hala 99 'a kaldı 26 kilo ... 3 Haziranda BABACIĞIMIN mezarına bu kilo ile gidebilirsem hem verdiğim sözü tutmuş olacağım , hemde içim rahatlamış olacak ... Yarın görüşmek üzere hoşçakalın ...
- Evladım nerelerdesin , bıraktın sandık zayıflamayı ???
- Amcacığım , teyzeciğim bırakmak yok üst yoldan yürüyorum , iskele alt yol biraz fazla çamurlu ...
- İstanbul'a bizim oğlanla kıza anlatıyordum , burada bir çocuk 20 kilo verdi diye , şimdi soruyorlar kaç kilo oldu diye göremiyorum dedim , onlar da üzüldüler :)))
- Yok Artık :))) Haahahahahahaha bizde blogtan bizi 50 -60 kişi takip ediyor diye seviniyoruz , meğersem telefonla istanbula çocuklarına anlatan var hikayemizi :)))
- EEE kaç kilo oldu şimdi ???
- 35 kilo verdik amcacığım !!!
- Hey maşallah ( Beni gören yaşlılar bu tepkiyi veriyor dünde yazdım :))) Çocuklara haber vereyimde sevinsinler !
- Sağol amcacığım benden de selam söyle :))))
Tabii pek kolay değildi bu kadar zayıflamak , daha da önemlisi bunu kafaya koyup başlayabilmekti en zoru , çünkü 61 kilo vermem gerekiyor diye düşününce bile insanın üzerine bir ağırlık çöküyor haliyle ama tanıyanların desteği çok önemli , bir de hiç tanımadan , yüzümü görmeden destekleyenler var ki onlara da ne kadar teşekkür etsem az yani dönerken bir de alışveriş patlattım , 10 kutu litrelik süt aldım marketten çıkarken ki halime ben bile gülüyorum hala 99 'a kaldı 26 kilo ... 3 Haziranda BABACIĞIMIN mezarına bu kilo ile gidebilirsem hem verdiğim sözü tutmuş olacağım , hemde içim rahatlamış olacak ... Yarın görüşmek üzere hoşçakalın ...
15 Şubat 2011 Salı
Diyet , Yürüyüş , Blogu kurtarış , ile geçen 18 günün özetidir ...
Sevgili Arkadaşlarım , Abilerim , Ablalarım sizlerden ayrı kaldığımız bu 18 günde , hastalandık , iyileştik , mailimiz hacklendi , onu kurtardık , e mailimiz hacklenince blog durduruldu onu da kurtardık , onun haricinde yine yürüdük , yürüdük , yürüdük , tavuk yedik , tavuk yedik , tavuk yedik , mandalina portakal onları saymıyorum zaten ... Az evvel yürüyüşten geldim ve tahminen 70. torbayı üzerimden çıkarttım :)) İnanmazsınız hala zayıflıyorum ama o başlardaki haftalık 5-6 kilo zayıflama rekorlarımızdan eser yok tabiiki 2'ye 3 'e sevinir olduk ... Olsun bizde zaten kiloları ayda 20'şer 20'şer değil , yılda 5'şer 5 'şer almıştık :))) Artık gerçekten hızlı yürüyen bir kardeşiniz var , dağ bayır demeden evden İhlasa ulaştığımız süreyi 42 dakikaya indirmiş bulunuyoruz ki ilk gün 1 saat 10 dakikada yürüyüşümüzü hatırlayıp bıyık altından gülüyoruz ( Bu arada yine bıyık bıraktım ve saçlarımı uzatıyorum , Avro - Türk bir adam oldum hadi hayırlısı :)))) Bundan sonra İstanbul trafiğinde mesafe çok uzun olmazsa arabalarla bile yarışacak hale geldim , evden Kadıköy'e , halamdan Üsküdar'a filan yürürüm yani :)) (Blog patladımı diyerek benden desteğini hiç eksik etmeyen Yaman kardeşime de teşşekkürü buradan borç bilirim ) Evet artık daha rahat hareket eden , daha az uyuyan bir adam oldum ama biliyorum ki o 99 kiloyu görünce çok daha iyisi olucak onun için durmadan devam ediyoruz ...
Bu 18 günlük dönemde buradan paylaşamadım ama beni Armutlu'da ziyarete gelen Esinciğim sayesinde 1 hafta boyunca muhteşem bir sebze yemeği menüm vardı , Allahım dolabı açıyorum , Ispanaklar , zeytinyağlı bamyalar , pırasalar , tavuklu bezelyeler , lahana dolmaları , patlıcan yemekleri havada uçuşuyor hepsi de çok lezzetliydi halacığım ellerine sağlık diyelim ... Bir Cuma günü sabah 10'dan akşam 5 'e kadar hiç oturmadı Allah razı olsun ... Yani tabii ki ben zayıflıyorum diye değildir ama şansıma havalar da çok güzel gidiyor her sabah güneşli bir güne uyanmak ve hadi bakalım Tosunum kalkta yürü bakalım diye kendi kendine söylenmek zevkli oluyor ...
Tosun lafını neden kendi kendime söylediğimi size de anlatayım kilo verirken her 10 kiloluk aralıklar için kendime bazı lakaplar koydum onları da paylaşalım blogta :)))
160 - 150 OHAAA (Küçük şirin veletlerin beni görünce verdiği tepki :)))
150 - 140 Oğlum sen ne olmuşsun !!! ( Beni gören tanıdık tanımadık büyüklerin verdiği tepki :)))
140 - 130 Hey maaşallah !!! ( Beni gören yaşlıların verdiği tepki :)))
130 - 120 TOSUN ( Beni gören hayvancılıkla uğraşanların verdiği tepki :)))
120 - 110 Ay Patlıyacak bu çocuk ( Beni gören Sevgi Halamın verdiği tepki :)))
110 - 100 Kilomu aldın sen ? ( Beni gören zayıfların verdiği tepki :)))
99 - 90 ALTUĞ ( bu da normali olacak inşallah az kaldı son 4 ay )
Evet dostlar yazmayı çok özlemişim artık arayı açmam hergün bu saatlerde yine buralardayım anlatacak çok şey var , yazmasam da desteklediğinizi bilmek çok iyi geldi ... YAMANCIĞIM öperim :)))
Bu 18 günlük dönemde buradan paylaşamadım ama beni Armutlu'da ziyarete gelen Esinciğim sayesinde 1 hafta boyunca muhteşem bir sebze yemeği menüm vardı , Allahım dolabı açıyorum , Ispanaklar , zeytinyağlı bamyalar , pırasalar , tavuklu bezelyeler , lahana dolmaları , patlıcan yemekleri havada uçuşuyor hepsi de çok lezzetliydi halacığım ellerine sağlık diyelim ... Bir Cuma günü sabah 10'dan akşam 5 'e kadar hiç oturmadı Allah razı olsun ... Yani tabii ki ben zayıflıyorum diye değildir ama şansıma havalar da çok güzel gidiyor her sabah güneşli bir güne uyanmak ve hadi bakalım Tosunum kalkta yürü bakalım diye kendi kendine söylenmek zevkli oluyor ...
Tosun lafını neden kendi kendime söylediğimi size de anlatayım kilo verirken her 10 kiloluk aralıklar için kendime bazı lakaplar koydum onları da paylaşalım blogta :)))
160 - 150 OHAAA (Küçük şirin veletlerin beni görünce verdiği tepki :)))
150 - 140 Oğlum sen ne olmuşsun !!! ( Beni gören tanıdık tanımadık büyüklerin verdiği tepki :)))
140 - 130 Hey maaşallah !!! ( Beni gören yaşlıların verdiği tepki :)))
130 - 120 TOSUN ( Beni gören hayvancılıkla uğraşanların verdiği tepki :)))
120 - 110 Ay Patlıyacak bu çocuk ( Beni gören Sevgi Halamın verdiği tepki :)))
110 - 100 Kilomu aldın sen ? ( Beni gören zayıfların verdiği tepki :)))
99 - 90 ALTUĞ ( bu da normali olacak inşallah az kaldı son 4 ay )
Evet dostlar yazmayı çok özlemişim artık arayı açmam hergün bu saatlerde yine buralardayım anlatacak çok şey var , yazmasam da desteklediğinizi bilmek çok iyi geldi ... YAMANCIĞIM öperim :)))
Önce Tartıda Resim :)))
14 Şubat 2011 Pazartesi
yine yeni yeniden :)
Arkadaşlar mail hesabımız hacklendiğinden beri ilk defa blogumza girebildik çok mutluyuz :) yarın sabahtan itibaren zayıflama maceramızı anlatmaya kaldığımız yerden anlatmaya devam ediyoruz ... Sabaha görüşmek üzere YAMAN ikimize de hayırlı olsun kardeşim
27 Ocak 2011 Perşembe
Bu tiple , Bu şarkı cuk oturmamış mı ???
Gece hayatım bitti ,
Kadehi yere attım :)))
En sonunda başardım ,
SİGARAYI BIRAKTIM :))
Ölümsüz bir Ferdi Tayfur şarkısı ( çok dinlermişim gibi :))) evet tam da söz verdiğimiz günde söz verdiğimiz saatte sigarayı da bıraktık :))) haydi bakalım kolay gelsin ...
Kadehi yere attım :)))
En sonunda başardım ,
SİGARAYI BIRAKTIM :))
Ölümsüz bir Ferdi Tayfur şarkısı ( çok dinlermişim gibi :))) evet tam da söz verdiğimiz günde söz verdiğimiz saatte sigarayı da bıraktık :))) haydi bakalım kolay gelsin ...
Sipariş vermeden yemek yeme sanatı :))
Herşey 90 'lı yılların başında Bahariye caddesinin hemen hemen her yerinde başladı :))) İlkoul 5 . sınıfta okurken , Annem Bahariyede bir arkadaşının butiğinde iş yaşantısına başlayınca Altuğ'nunda Üniversiteye hazırlanacağı dershane yıllarına kadar hiç bitmeyecek Kadıköy karıyeri başlamış oldu ... Altuğ okul çıkışları , Kadıköyde , Haftasonları tam gün Kadıköyde çocukluğunu geçiriyor , sabah kahvaltılarını pastanede , öğlen yemeklerini Petek Büfede , Akşamüstü çay saatini dükkanda hanımlarla beraber geçirmeye başlamış , boş kalan zamanlarda da Kadıköy'ün tamamını , ara sokaklarını , yokuşlarını , bayırlarını , kilisesini , camisini dolaşmaktadır :))) Atari salonundan da pek çıkmayan bu küçük arkadaşımız , kısa zamanda Kadıköy'ün ve Bahariyenin bütün esnafına kendini sevdirmiş ama bu sevilme olayı kilo alma olayını tetiklemeye başlamıştır :))) Kadıköy , aç olan herkesin canının istediği herşeyi bulabileceği eşsiz bir merkezdir . Sabah kahvaltıları Beyaz Fırın'da , öğle yemekleri BeNuMe Burger , Petek Büfe , Kentucy , İskender Bey Döner , çay saati ise eyfel pastanesinin sıcak çıkan ürünleri ile geçmektedir ... 4 . veya 5. alışverişten sonra esnaf her restauranttan veya pastaneden her geldiğimde aynı şeyleri aldığımı farketmiş olacak ki , artık dükkana girince : Ne Alırsınız ? yerine : Her zamankinden mi demeye başlamıştır ... Beyaz Fırında peynirli poğacaya , Petek Büfede ve Caferağada Artiste ( Goralıya artist derler bizim buralarda GORALI deyincede aklıma EMRE kardeşimin verdiği söz geldi aklıma bir zayıflayayım göstericem ben Emre'ye o sözünü :))) İskender Bey'de pilav üstü dönere , orada çalışan garsonların ve elemanların tamamını alıştırmıştım ... Ben artık herhangi bir dükkana gidip masaya oturuyor , ağzımı açmadan 5 dakika içinde yemek istediğim yemek önüme servis yapılıyordu :))) İşte bütün bu gelişmelerin ışığında 20'li yaşların başına kadar sevdiğim yiyecekleri tadını sevdiğim yerlerde yemeye başladım , siparişsiz yemek yemek gerçekten zevkliydi ... Ama bu restaurantlara yeni garsonlar veya elemanlar geldiğinde eğer benim masama bakıyorlarsa kısa bir süre sipariş vermeye çalışırken hemen tanıdık bir garson yemek istediğimi masaya koyar , yeni gelen personel ve ben gözgöze gelip , gülüşmüşüzdür... Bu özelliğimizi rehberlik yaptığımız yıllarda Antalya'da , Fethiye'de , Kuşadasında , Bodrum'da da devam ettirmiş olup 160 kilolara kadar çıkmışlığımız vardır :)))
24 Ocak 2011 Pazartesi
Adalardan bir yar gelir bizlere :)))
Şişman kahramanımız BEN , okul yaşantısının en güzel bölümünü tabii ki herkesin hayallerini kurduğu biçimde mürebbiye okulunda geçirdim :))) ( Şaka tabii ki ) Büyükada 'da BEYHAN ARAL LİSESİ'de geçirdim ... İlkokuldan hemen sonra Hazırlık ve Orta 1. sınıfı adada okudum ... Bu iki seneyi anlatabilmek için ayrı bir blog açmam lazım ama biz şimdilik bu blogla alakalı olan kısımı anlatalım . İlkokul 5. sınıftan itibaren basketbol oynamaya başlayan genç irisi Altuğ'u gözünüzde canlandırabilmeniz için 2 resmi gözünüzde canlandırmaya çalışayım :))) 4 . sınıfta artık hangi önemli günse , şiir okunuyor okulun merdivenlerinde boy sırası yapmış , sürahi ve bardaklar olarak yanyana dizilmişiz , benim okuyacağım şiir çok kısa hemen ezberlemişim , ama benden bir önce okuyacak kız arkadaşımın sesi o kadar inceki gülmemek için şiiri hatırlamaktan daha çok efor sarfediyorum , neyse sıra kıza geldi şiirini okuyor , bende içimden kendime küfür ediyorum ( o yaşlarda ciddi durmak için kendi kendime bulduğum bir yöntem , kızın heyecandan sesi daha da incelince küfürde pek çare etmedi tabi ve suratımda salak bir tebessüm oluştu ) ve sonunda sıra bana geldi tam şiire başladığım sırada gözümde bir flaş patladı , ulan haber versenize resim çekerken , suratımızdaki aptal ifadeyi kaldırırdık derken şiir bitti , ben ve arkadaşlarım kürsüden indik :))) hepimizden sağlam resim paraları toplandı , bir hafta sonra hocamız Hikmet hanım , elinde resimlerle sınıfa girdi ... Sırasıyla , folklörcüleri , tiyatro oynayanları ve şiir okuyanları masasına çağırarak resimlerini teslim etmeye başladı , sıra bana gelince bende gittim resmimi almaya , ama hala ince sesli kız yüzünden suratımdaki aptal ifadeyi düşünüyorum , AAA oda ne resimde ben yokum !!!! beraber şiir okuduğum 3 arkadaşım resimde yanlarında da bir pantolon duruyor :))) :
- Hocam ben bu resimde yokum galiba ????
- AAA olur mu Altuğcuğum o pantolonun altındaki mavi ayakkabılar senin değilmi ???
- Evet ama benim belden yukarım yok :)))
- E senin yüzünü çekince öteki arkadaşlarının hiçbiri resimde görülmüyor !!!
- Arkadaşların yüzünü çekince de benim yüzüm görünmüyor :)))
- Ne yapalım canım seneye uzar belki arkadaşların veya sen diz çökersin :)))
- E bu fotoğrafların parasını AYAKKABILARIMDAN alsaydınız bari , benden daha meşhurlar şu an :)))
2 .resim daha da acıklı Büyükada'da okurken orta 1. sınıfta Heybeliada Deniz Lisesi Komutanlığına 19 Mayıs çalışmalarına provaya gidiyoruz ( 13 yaşındayım ) Prova çıkışı , Heybeliada'ya gidenler bilir iskelenin tam girişinde Askeri İnzibat kulübesi bulunuyor , benimde basket oynuyorum diye saçlar kısacık kesilmiş , vapurun kalkmasına 2 dakika var , vapura doğru koşarken iki asker önümü kesti :)
- Nereye ???
- Eve !!!
-Yok ya !!!
- ????
- Nereden ???
- Askeri Liseden !!! ( işte asker kaçağı zannedilen birinin ağzından en son çıkması gereken cümle :)))
- İzin kağıdın var mı ???
- Yok !!!
- E tamam işte NEREYE ???
- Abi eve gidiyorum , ben Büyükada'da okuyorum , 13 yaşındayım filan derken , kahramanım Yıldıray hoca gelip kurtarmıştı da erken askerlik uygulamasından yırtmıştık :)))) Şimdi çocukkende ne kadar iri ve uzun boylu olduğum konusunda hemfikirizdir herhalde :))))
Adada okumak zevklidir , keyiflidir , neşelidir . İlk yıl abimle beraber aynı okulda okuma şerefine nail olduğumdan sabah evden beraber çıkıp , trenle ( en hızlı ulaşım aracı 8 dakikada Feneryolu'ndan Bostancı'ya ulaşırsınız ) Bostancı'ya gelinir , oradan vapur Heybeli , Büyükada . Vapurdaki 50 dakikalık yolculukta , dün akşam ödevini yapmış kahraman arkadaşlardan kitapları ve defterleri alınır , ödevler tamamlanır :))) İlk ayın sonunda artık evde ödev yapılmamaya başlanır ( ve bu ne yazıkki lise son sınıfa kadar devam eden bir hastalık halini alır , tedavi edilemez :))) Vapurdan inince hızla pastaneye koşulur , 6 arkadaş 3 kilo börek , 6 tane kürdan alır , fayton sırasına geçersiniz , niye geçersiniz çünkü okul Büyükada'nın zirvelerinden birindedir :))) Faytonda biraz afedersiniz bok kokularının arasında :))) 10 tane minik , 2 tane normal insan eli ( benimkiler oluyor :))) 3 kilo böreği 7 dakikada bitirmişliğimiz vardır :))) Okulda yemekler güzeldir ama özellikle bahar ve yaz ayları okul çıkışı , dondurma ,waffle , midye , döner , soğuk sandviç ve çikolatalı tost olmazsa olmazlarımızdır :))) 2. sene atletizim takımında anamızı ağlatan Yıldız Hoca anteramanlarda bize 2 küçük tur , bir büyük tur koşturur , 200 metre yokuş deparları yaptırır , sonra da dinlenmemiz için bizi Aya Yorgiye çıkartırdı :))) Yıldız Hoca hayatının sonuna kadar dağ bayır koşsun , hiçbir vasıta durmasın , kendi otomobili olmasın diye ne mumlar yaktım ben bu Aya Yorgiye saysam bitmez :))) Antreman çıkışı en zayıfımız 1 ekmek arası döner , 1 lt Cola içiyordu ki en zayıfımız diyorum , Benim neler yediğimi tahmin etmeye çalışın :)) Saygılar :)))
- Hocam ben bu resimde yokum galiba ????
- AAA olur mu Altuğcuğum o pantolonun altındaki mavi ayakkabılar senin değilmi ???
- Evet ama benim belden yukarım yok :)))
- E senin yüzünü çekince öteki arkadaşlarının hiçbiri resimde görülmüyor !!!
- Arkadaşların yüzünü çekince de benim yüzüm görünmüyor :)))
- Ne yapalım canım seneye uzar belki arkadaşların veya sen diz çökersin :)))
- E bu fotoğrafların parasını AYAKKABILARIMDAN alsaydınız bari , benden daha meşhurlar şu an :)))
2 .resim daha da acıklı Büyükada'da okurken orta 1. sınıfta Heybeliada Deniz Lisesi Komutanlığına 19 Mayıs çalışmalarına provaya gidiyoruz ( 13 yaşındayım ) Prova çıkışı , Heybeliada'ya gidenler bilir iskelenin tam girişinde Askeri İnzibat kulübesi bulunuyor , benimde basket oynuyorum diye saçlar kısacık kesilmiş , vapurun kalkmasına 2 dakika var , vapura doğru koşarken iki asker önümü kesti :)
- Nereye ???
- Eve !!!
-Yok ya !!!
- ????
- Nereden ???
- Askeri Liseden !!! ( işte asker kaçağı zannedilen birinin ağzından en son çıkması gereken cümle :)))
- İzin kağıdın var mı ???
- Yok !!!
- E tamam işte NEREYE ???
- Abi eve gidiyorum , ben Büyükada'da okuyorum , 13 yaşındayım filan derken , kahramanım Yıldıray hoca gelip kurtarmıştı da erken askerlik uygulamasından yırtmıştık :)))) Şimdi çocukkende ne kadar iri ve uzun boylu olduğum konusunda hemfikirizdir herhalde :))))
Adada okumak zevklidir , keyiflidir , neşelidir . İlk yıl abimle beraber aynı okulda okuma şerefine nail olduğumdan sabah evden beraber çıkıp , trenle ( en hızlı ulaşım aracı 8 dakikada Feneryolu'ndan Bostancı'ya ulaşırsınız ) Bostancı'ya gelinir , oradan vapur Heybeli , Büyükada . Vapurdaki 50 dakikalık yolculukta , dün akşam ödevini yapmış kahraman arkadaşlardan kitapları ve defterleri alınır , ödevler tamamlanır :))) İlk ayın sonunda artık evde ödev yapılmamaya başlanır ( ve bu ne yazıkki lise son sınıfa kadar devam eden bir hastalık halini alır , tedavi edilemez :))) Vapurdan inince hızla pastaneye koşulur , 6 arkadaş 3 kilo börek , 6 tane kürdan alır , fayton sırasına geçersiniz , niye geçersiniz çünkü okul Büyükada'nın zirvelerinden birindedir :))) Faytonda biraz afedersiniz bok kokularının arasında :))) 10 tane minik , 2 tane normal insan eli ( benimkiler oluyor :))) 3 kilo böreği 7 dakikada bitirmişliğimiz vardır :))) Okulda yemekler güzeldir ama özellikle bahar ve yaz ayları okul çıkışı , dondurma ,waffle , midye , döner , soğuk sandviç ve çikolatalı tost olmazsa olmazlarımızdır :))) 2. sene atletizim takımında anamızı ağlatan Yıldız Hoca anteramanlarda bize 2 küçük tur , bir büyük tur koşturur , 200 metre yokuş deparları yaptırır , sonra da dinlenmemiz için bizi Aya Yorgiye çıkartırdı :))) Yıldız Hoca hayatının sonuna kadar dağ bayır koşsun , hiçbir vasıta durmasın , kendi otomobili olmasın diye ne mumlar yaktım ben bu Aya Yorgiye saysam bitmez :))) Antreman çıkışı en zayıfımız 1 ekmek arası döner , 1 lt Cola içiyordu ki en zayıfımız diyorum , Benim neler yediğimi tahmin etmeye çalışın :)) Saygılar :)))
23 Ocak 2011 Pazar
3 gündür hastayım yatıyorum ...
Sevgili arkadaşlar , 3 gündür yatmaktayım , başımı yastıktan kaldıramamaktayım ... Ateş , öksürük , uykusuzluk , ne ararsan var ... Geceleri yatakta uyuyor muyum , bayılıyor muyum bende anlamış değilim , 2 halam ve abim toplamda 45 kere gel istanbula deselerde , biz kampımızı bırakıp bir yere gitmedik , öyle grip olunca kaçıp gitmek yok :))) Gribe iyi gelen şeyin Tavuk suyu olduğunu öğrendiğimde ne kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı size anlatamam :))) Bir tek suyunu içmemiştim o da tamam oldu , nezle olursam birisi tavuk hapı ( bulyon :)) içirecek herhalde deyip korkmaya bile başladım aslında :))) iğneler , serumlar , antibiyotikler filan derken birazcık toparlandım ama daha yürüyüşe çıkabilmeme en az 2 gün var ... ama bu 5 günün acısını çıkartır mıyım ? EVET , Blog yazılarına en komik 5 hikayeyle devam eder miyim ? EVET , Tavuk görsem kaçar mıyım ? EVET , 2 gün içinde daha da iyi olup yazılarımla tekrar aranıza döneceğim , kendinize iyi bakın , saygılar :)))
21 Ocak 2011 Cuma
BLOGU izleyenlere teşekkür belgeleri :)))
Bundan sonra vereceğimiz kiloları da PINAR KOÇAK , BERNA GİRGİN , ORKUN PAK ,TÜLAY YALAZAN , İLKER AKSUNGAR , BURCU FENERCİOĞLU , KORHAN ÖLÇER , YAKUP ALBAYRAK VE YORUM YAZMADIKLARI İÇİN ADLARINI TAM BİLEMEDİĞİM YURTİÇİNDEN VE YURTDIŞINDAN DESTEKLEYEN TÜM DOSTLARIMA HEDİYE EDECEĞİM :)) böylelikle hem verdiği kiloları hediye eden ilk insan olarak tarihe geçecek hem de destekleyen tüm sevgili dostlarımı da unutmadığımı göstermiş olacağım ... Kendim için inşallah Haziran ayında vereceğim 100 'den 99 'a düşeceğim o çok önemli 1 kiloyu uygun gördüm . saygılar :)))
20 Ocak 2011 Perşembe
İki günlük SSA Fırtınası :)
Sevgili halam iki gün ziyaretime geldide yazamadım Pınarcığım :))) Bilgisayarın başına oturunca :
- Oğlum iki gün yüzünü görmeye geldim , bırak sonra oynarsın diye tavır yapınca bende bloga birşey yazamadım tabiiki :)) İki gün içinde 5 çeşit sebze yemeği yapıp , evi köşe bucak temizleyen halam ( allah razı olsun ) Armutlu'dan şifayı kapıp dönmüştür ... ( bana 50 gündür oğlum üşütmr , hasta olma diye 50 kere telefon açan halamdan bahsediyoruz :))) Kendisine acil şifalar diliyorum ...
Gelelim biz neler yapıyoruz onu anlatmaya 130'lu kilolara da veda etmemize kısa bir süre kaldığından ( 1-2 saat :))) sevinçten uçmak üzeriyim ama bayaa kuvvetli bi rüzgar çıkması lazım yine de :))) onun haricinde kampımıza aynen devam ediyoruz , su içmekten , tavuk yemekten , meyve soymaktan biraz sıkılsamda bıkmadan usanmadan yine bunları yemeye devam edeceğim ... Hazirandan sonra 1 yıl tavuk yemeyeceğimi ve susuzluktan halüsinasyon görmeme ramak kalana kadar kolay kolay su içmeyeceğimi tahmin ediyorum :))) Bu arada sigarayı bırakmaya da son 5 gün hep beraber sayalım 26 Ocak 2011 Çarşamba akşamı yatmadan önce son bir sigara içerim ondan sonra akciğerleri de 1 -2 aya toparlarsak 2012 Londra olimpiyatlarına yürüyüş dalında katılmayı düşünüyorum , en kötü olimpiyat meşalesini taşırım o da olmadı kafileye rehberlik yaparım :)))
17 Ocak 2011 Pazartesi
Keşke Aşçı olsaymışım :))))
İki günlük video arasından sonra biz yine kaldığımız yerden anlatmaya devam edelim :)
Şimdiye kadar nasıl kilo aldığımızı ve nasıl vermeye çalıştığımızı anlattık hep blogumuzda , şimdide yemek yemeği ve yapmayı bu kadar seven bir adam olarak meslek seçiminde Ersin Armutlu'yu dinlemeyerek nasıl hata yaptığımızı anlatalım . Üniversite sınavlarına hazırlanırken , annem 5 sene önce abimle olan tartışmalarını benimle yaşamaya başlamış , babamda bu tartışmaların arasında boşuna uğraştığımı , Mengen'e aşçılık okuluna gitmem gerektiğini bazen dalga geçerek , bazen ciddi olarak defalarca anlatmıştı :) Çalışan bir annenin her zaman aç çocuğu olarak , okuldan eve geldiğimde daha önce anlattığım bakkala takılmamış isem , eve gelip varsa olan yemeklerden götürmeyi , yoksa evdeki malzemelerle bazı yeni lezzzet denemeleri yapmışlığım vardır :) Bunlardan en vahimi orta 2. sınıfta , okul arkadaşlarım Semih ve Mehmetcan'la yaptığımız milföy hamurundan börek denemesidir ki 2 gün okula gidememişliğimiz vardır :) Milföy hamurunun içine evde ne bulduysak ( malzemeyi buraya yazsam okumaktan sıkılırsınız :))) koyduktan sonra , üzerine yumurta sürmeden ( bende niye anneminkiler nar gibi kızarıyor da bizimki böyle fırından gri çıktı diye yemeden bayaa bir düşünmüştüm ) fırına verdiğimiz tepsiye bir de derce ayarı yapmamız gerektiğini farketmiştik , 40 derecenin ne kadar fazla bir sıcaklık olduğunu geçen yazdan bildiğimiz için :))) ( puahahahaha ) ısıyı 40 dereceye ayarladık :) Bu arada açlıktan ölmek üzere olduğumuzdan 3 dakikada bir fırının önüne gelmekte :
- Allah Allah hala niye kızarmadı bu börekler ??? diye iç geçirmekteyken 50. dakikanın sonunda dayanamayarak börekleri fırından çıkarttık :) Çıkarttık ama bu daha önceden yapılan ve bayılarak yediğimiz böreklere hiç benzemiyordu , Mehmetcan fırına , Semih milföy hamuruna kusur bulurken ben plastik tadı olan börekleri götürmeye başlamıştım :) evdeki tüm malzemeyi böreğe kullandığımız için aç kalacaklarını anlayan bu iki kardeşimde plastik böreklerden yemeye başlamış ve 4 dakika içinde börek tabağının altını , üstüne getirerek ( 12 tane filan yapmıştık herhalde :))) oturmuştuk : kim hatırlamıyorum ama birimiz :
- Oğlum kız çocukları küçükken evcilik oynarken gelen misafire plastik kek , pasta , çay filan ikram ediyor ya , bizde plastik börek yiyen ilk insanlar olarak tarihe geçtik demiştir ( 45 dakika gülünmüştür :)))
Bir iki saat sonra herkes evlerine dağıldıktan sonra sırasıyla ben ( ilk böreği yiyen olarak ) ve arkadaşlarım fenalaşmış , midemize oturan pişmemiş börekleri ( bu üç kişi hala çiğ börek yemezler puahahahaa :))) kusamayaraktan 2 günü muhteşem karın ağrılarıyla geçirmiştir . Daha sonra böreklerin 180 - 200 derece ısıda üzerlerine yumurta sarısı sürülerek pişirildiğini öğrenen bu üçlü yine kendi başına börek yapmamışlardır :)))
Bu ilk başarısız denemenin ardından Altuğ güzel şeyler yapmaya başlamış , aldığı yemek tariflerinde malzemeden çok kaç derece ısıda , ne kadar pişirileceğine dikkat etmiştir :) Aşçı olamamıştır ama 2003 - 2009 yılları arasında başbaşa yaşadığı babasına , halalarına , kuzenine ve nişanlısına güzel yemekler pişirmiş , sonunda Ellerine Sağlık denildiğinde , annelerin ne hissetiğini anlamıştır :))) Babası her yemekten sonra :
- Oğlum keşke sözümü dinleyip aşçı olsaydın dediğinde , hüzünlenmiştir :))) Şimdi kendine tatsız , tuzsuz , yağsız diyet yemekleri hazırladığında İyi ki aşçı olmamışım diye iç geçirmektedir :))) Bu şansı aile de ikinci kaçıran şahıs Ali kuzen olmaktadır , kendisi mutfakta benim gibi özel tatlar denemekten her zaman hoşlanmış ama üniversitede çalgı yapım bölümü tercihi yaparak hepimizin hayallerini yıkmıştır :))) Şimdi bu iki kuzen amatör olarak yeni tatların peşinde mutfakta harikalar yaratmaya devam etmektedir :)))
Şimdiye kadar nasıl kilo aldığımızı ve nasıl vermeye çalıştığımızı anlattık hep blogumuzda , şimdide yemek yemeği ve yapmayı bu kadar seven bir adam olarak meslek seçiminde Ersin Armutlu'yu dinlemeyerek nasıl hata yaptığımızı anlatalım . Üniversite sınavlarına hazırlanırken , annem 5 sene önce abimle olan tartışmalarını benimle yaşamaya başlamış , babamda bu tartışmaların arasında boşuna uğraştığımı , Mengen'e aşçılık okuluna gitmem gerektiğini bazen dalga geçerek , bazen ciddi olarak defalarca anlatmıştı :) Çalışan bir annenin her zaman aç çocuğu olarak , okuldan eve geldiğimde daha önce anlattığım bakkala takılmamış isem , eve gelip varsa olan yemeklerden götürmeyi , yoksa evdeki malzemelerle bazı yeni lezzzet denemeleri yapmışlığım vardır :) Bunlardan en vahimi orta 2. sınıfta , okul arkadaşlarım Semih ve Mehmetcan'la yaptığımız milföy hamurundan börek denemesidir ki 2 gün okula gidememişliğimiz vardır :) Milföy hamurunun içine evde ne bulduysak ( malzemeyi buraya yazsam okumaktan sıkılırsınız :))) koyduktan sonra , üzerine yumurta sürmeden ( bende niye anneminkiler nar gibi kızarıyor da bizimki böyle fırından gri çıktı diye yemeden bayaa bir düşünmüştüm ) fırına verdiğimiz tepsiye bir de derce ayarı yapmamız gerektiğini farketmiştik , 40 derecenin ne kadar fazla bir sıcaklık olduğunu geçen yazdan bildiğimiz için :))) ( puahahahaha ) ısıyı 40 dereceye ayarladık :) Bu arada açlıktan ölmek üzere olduğumuzdan 3 dakikada bir fırının önüne gelmekte :
- Allah Allah hala niye kızarmadı bu börekler ??? diye iç geçirmekteyken 50. dakikanın sonunda dayanamayarak börekleri fırından çıkarttık :) Çıkarttık ama bu daha önceden yapılan ve bayılarak yediğimiz böreklere hiç benzemiyordu , Mehmetcan fırına , Semih milföy hamuruna kusur bulurken ben plastik tadı olan börekleri götürmeye başlamıştım :) evdeki tüm malzemeyi böreğe kullandığımız için aç kalacaklarını anlayan bu iki kardeşimde plastik böreklerden yemeye başlamış ve 4 dakika içinde börek tabağının altını , üstüne getirerek ( 12 tane filan yapmıştık herhalde :))) oturmuştuk : kim hatırlamıyorum ama birimiz :
- Oğlum kız çocukları küçükken evcilik oynarken gelen misafire plastik kek , pasta , çay filan ikram ediyor ya , bizde plastik börek yiyen ilk insanlar olarak tarihe geçtik demiştir ( 45 dakika gülünmüştür :)))
Bir iki saat sonra herkes evlerine dağıldıktan sonra sırasıyla ben ( ilk böreği yiyen olarak ) ve arkadaşlarım fenalaşmış , midemize oturan pişmemiş börekleri ( bu üç kişi hala çiğ börek yemezler puahahahaa :))) kusamayaraktan 2 günü muhteşem karın ağrılarıyla geçirmiştir . Daha sonra böreklerin 180 - 200 derece ısıda üzerlerine yumurta sarısı sürülerek pişirildiğini öğrenen bu üçlü yine kendi başına börek yapmamışlardır :)))
Bu ilk başarısız denemenin ardından Altuğ güzel şeyler yapmaya başlamış , aldığı yemek tariflerinde malzemeden çok kaç derece ısıda , ne kadar pişirileceğine dikkat etmiştir :) Aşçı olamamıştır ama 2003 - 2009 yılları arasında başbaşa yaşadığı babasına , halalarına , kuzenine ve nişanlısına güzel yemekler pişirmiş , sonunda Ellerine Sağlık denildiğinde , annelerin ne hissetiğini anlamıştır :))) Babası her yemekten sonra :
- Oğlum keşke sözümü dinleyip aşçı olsaydın dediğinde , hüzünlenmiştir :))) Şimdi kendine tatsız , tuzsuz , yağsız diyet yemekleri hazırladığında İyi ki aşçı olmamışım diye iç geçirmektedir :))) Bu şansı aile de ikinci kaçıran şahıs Ali kuzen olmaktadır , kendisi mutfakta benim gibi özel tatlar denemekten her zaman hoşlanmış ama üniversitede çalgı yapım bölümü tercihi yaparak hepimizin hayallerini yıkmıştır :))) Şimdi bu iki kuzen amatör olarak yeni tatların peşinde mutfakta harikalar yaratmaya devam etmektedir :)))
16 Ocak 2011 Pazar
Altuğ Nasıl Zayıflıyor Videosu
Sonuçta bu videoyu yayınlayabildim , çok uğraştırdı inşallah beğenir ve gülersiniz :)))
14 Ocak 2011 Cuma
İşte bu haftanın 2. süprizi :)))
13 Ocak 2011 Perşembe
Rehberlikten Eve Hüzünlü Dönüşler :)))
Sezon biter , herkes evine döner ve biz rehberlerde evlerimizin yolunu tutarız :))) İlk bir hafta gerçekten zordur , ekmek elden su gölden hayatımız sona ermiş , evde açık büfe yemek , 112 çeşit sabah kahvaltısı , gak dedin gözleme , guk dedin ızgara köfte bulamıyorsun tabii ki :)) 3 çeşit yemeğimiz , bir çeşit tatlımız yedin yedin , yemedin o zaman dışarıya çıkıp bu kazandığımız paraları harcamak lazım :))) Kentuckyler , Mc Donald's lar , artık canın ne yemek isterse dışarıdasın :))) Aile ziyaret ( ziyafet ) leri , Afetçiğimin açma börekleri , efsane peynirli yumurtası filan derken 1 ay içinde evde yapılan yemeklere doğru geçiş yapıyorsun ama zor oluyor :))) Ah Afetçiğim ah ( Anneannem oluyor biraz kendileri ) allah rahmet eylesin . Gerçekten görebileceğiniz en hamarat kadınlardan biriydi , habersiz gelen misafirlere 45 dakikada bir sofra hazırlardı benim diyen ev kadınları 1 günde hazırlayamaz . 20 dakikada ıspanaklı börek açılabilir mi ? cevap veriyorum açılamaz ama bu kadın açıyordu :))) özel bir misafir geleceği zaman 1 gün boyu hazırlanır rumeli mutfağını önünüze sererdi ... En özel misafirlerinden biri olan babama ayrı bir sevgisi vardı , Ersin geliyor dedin mi akan sular durur , hummalı bir çalışma başlardı ... Yoksa ben niye anneannemlerde kaldığım günler içerdeki telefondan evi arayıp , sesimi değiştirip : -Anne akşam geliyoruz ama birşey hazırlama :)) diye babamın ses tonuyla konuşayım :))) Telefon kapanır kapanmaz evde bir koşuşturmaca , Altuğ hemen bakkala git , şunları bunları al , ben evi toparlayayım , akşama babanlar geliyormuş :))) Allah yufkalı tavuk mu ararsın , puf böreklerimi , revani tatlıları mı , pilavın hasımı dersiniz , vicdan azabının kralı mı dersiniz ne ararsanız var sofrada , bir tek babam yok :))) Allah allah gelmeyecekler herhalde diyerekten dayımlarla beraber yemeklere dalmaca :))) Anneannemin yemekten sonra annemi araması , babamın şehir dışında olduğunu öğrenmesi ve ertesi gün benim yine babamın ses tonuyla arayıp özür dilemem :) Bir puf böreği için yapılır mı diye soranlar varsa aranızda cevap veriyorum yapılır ... Sonuçta otellerdeki açık büfelerden ev yemeklerine dönmek ilk dönem insanı biraz daha yaramaz yapabiliyor :) Altuğ'nun canı bir yemek çektiyse , Altuğ onu elde ediyor ... Buradan sevgili nişanlım Gamze'ye sesleniyorum Anneannemi 30 yıllık damadı olarak kandırabiliyorum , nişanlım sen anla :))
12 Ocak 2011 Çarşamba
Rehberlik Yılları - 3
Evet ilk iki gün hep otellerde yaşananları anlatıktan sonra biraz da dışarılarda neler olmuş neler yaşanmış onlardan bahsedelim :))) Aslında herşey daha yolda otele varamadan başlıyordu bizim zamanımızda . Otobüs yolculuğu Bakırköy Regata'dan başlar , ikinci durak Fenerbahçe Stadı'ndan da yolcuları alınca Bodrum - Fethiye tarafına gidiyorsak , Bursa Varan'da ve Selçuk'ta 2 adet molayla , Antalya tarafına gidiyorsak Adapazarı ve Afyon 'da 2 adet molayla yolculuklarımızı tamamlıyor ve müşterilerimizi otellerine teslim ediyorduk :))) İşte bu molalarda bile hiç birşeye para ödemeyen biz rehber arkadaşlar , daha ARŞİDÜK olamadığımızdan , sadece DÜK olarak ağırlanıyorduk :))) Saat 02:00 civarında ulaştığımız mola yerlerinde Adapazarında isek HASAN'ın Yerinde , Bursa 'da isek Bursa Varan'da afiyetle tıkınıyorduk , Hasan'ın Yerinin İZMİR KÖFTESİ , Bursa Varan'ın tandırı meşhurdu o yıllarda :)) Self servis gidip istediğimiz yemekten istediğimiz kadar alabiliyor , sınırsız içecek hakkımızı da sınırları zorlayacak noktalara kadar tüketiyorduk :) O zamanlar otobüslerinin hangi mola yerlerinde duracağına rehberler karar verdiğinden ayrıca uğurlanırken , Adapazarında pişmaniye , sigara ve yeni çıkan 1-2 kasetle ödüllendiriliyor , Bursada kestane şekeri ve güncel dergiler alabiliyorduk ... İkinci duraklarımız ise Afyon veya Selçuk olduğundan , saat 06:00 civarında Afyonda Cumhuriyet veya İkbal tesislerinde duruyor , aynı kahvaltıda , sucuklu yumurta , ızgara sucuk ve sucuklu tost yiyor , bal , kaymak ve kızarmış ekmekle çatlamaya ramak kala otobüslerimize doğru emekleyerek dönüyorduk ... Selçukta sabaha karşı , normal insanlar gibi normal kahvaltılar ediyor ve dönüş yolculuğunda tekrar uğramak için sabırsızlanıyorduk . Çünkü Selçuk'ta çöpşiş meşhurdu ve sabah kahvaltısında çöpşiş yemek gerçekten ayıp olurdu :) Afyondan 2 kangal sucuk , her çeşit lokum dolu hediye torbalarımızla , Selçuktan sigara , dergi ve kasetli torbalarımızla uğurlandıktan sonra ertesi sabah dönüş yolunda yine onları tercih etmemiz gerektiği bize hatırlatılıp , dönüşte orada neyi beğenmişsek , biz gelmeden 10 dakika önce hazırlatılacağı yalanı , bıkmadan , usanmadan her sefer bizlere söylenmiştir . Gördüğünüz gibi benim yaşadıklarıma göre 160 kiloya çıkmam aslında çok da büyük bir mucize değilmiş :)))) Dönüş yolunda Selçuk size bir çöp şiş yedirir , tüm rehberlere ve otobüs şöförlerine artık 5 - 6 porsiyodan az olmamak üzere servis yapılır , önünüzde bir çöpşiş tepesiyle yarım saat cebelleşmek zorunda kalırsınız , masaya ilk servis yapıldığında aynı masada karşınızda oturanın yüzünü göremediğinizden yanınızdaki ile muhabbet edersiniz , Önünüzdeki tepeyi yedikçe , karşınızdakinin suratı belirmeye başlar ama tabaktakiler bitince zaten konuşmaya mecaliniz kalmadığından , siz yine emekliyerek otobüsünüzün yanına gidersiniz :)))
Bir yaz sezonu boyunca her hafta 300 - 350 yeni müşteriyi size gönderen acentanız , sizden onları hem gezdirmenizi , hem eğlendirmenizi bekler ... Olur eğlendiririz , gezdiririz dediğinizde bu sefer günlük turlara çıktığınız yerlerde bazı restaurantlarla anlaşmanız ve gerekli grup indirimlerini almanız gerekir :))) Sezon başında boş bir gününüzde güzergahlarınızın üzerinde restaurantlara tek tek uğrar ve fiyat alırsınız ... Rehber olduğunuzu öğrenen restaurant sahibi size onu seçmeniz için bir masa donatır , aklınız oynar ( fazla çeşit karıştırırsanız bir iki günde bağırsaklarınız oynar , dikkat etmek lazım :))) böyle iki üç restaurant dolaşınca otele döndüğünüzde sizi elinizde 6'lı sodayla gören otel personelinin kaşı gözü oynar , şişmiş bir karınla odanıza çekilir , her 15 dakika da bir tuvalete gidebilirsiniz , dikkat etmek lazım :))) Aqua Parka götürürsünüz müşterileri , size bir yemek fişi verir Antalya Dedeman 6 kişi yeseniz bitiremezsiniz :))) Sonuçta rehberlik güzel meslektir , UNUTAMAZSINIZ :))) Yarın normalde biraz zorlasak 40 gün 40 gece yazabileceğimiz Rehberlik Yıllarım yazı dizimizin son bölümü olacak Adaptasyon yazısı ile beraber olacağız .Sıdıkalar Sevgiler :)))
Bir yaz sezonu boyunca her hafta 300 - 350 yeni müşteriyi size gönderen acentanız , sizden onları hem gezdirmenizi , hem eğlendirmenizi bekler ... Olur eğlendiririz , gezdiririz dediğinizde bu sefer günlük turlara çıktığınız yerlerde bazı restaurantlarla anlaşmanız ve gerekli grup indirimlerini almanız gerekir :))) Sezon başında boş bir gününüzde güzergahlarınızın üzerinde restaurantlara tek tek uğrar ve fiyat alırsınız ... Rehber olduğunuzu öğrenen restaurant sahibi size onu seçmeniz için bir masa donatır , aklınız oynar ( fazla çeşit karıştırırsanız bir iki günde bağırsaklarınız oynar , dikkat etmek lazım :))) böyle iki üç restaurant dolaşınca otele döndüğünüzde sizi elinizde 6'lı sodayla gören otel personelinin kaşı gözü oynar , şişmiş bir karınla odanıza çekilir , her 15 dakika da bir tuvalete gidebilirsiniz , dikkat etmek lazım :))) Aqua Parka götürürsünüz müşterileri , size bir yemek fişi verir Antalya Dedeman 6 kişi yeseniz bitiremezsiniz :))) Sonuçta rehberlik güzel meslektir , UNUTAMAZSINIZ :))) Yarın normalde biraz zorlasak 40 gün 40 gece yazabileceğimiz Rehberlik Yıllarım yazı dizimizin son bölümü olacak Adaptasyon yazısı ile beraber olacağız .Sıdıkalar Sevgiler :)))
Böyle Doğar ARMUTLU'da Kış Güneşi :)
11 Ocak 2011 Salı
Rehberlik Yılları - 2
Dün otellerdeki yemek alışkanlıklarından bahsetmiştik ; bugün işi biraz daha ilerletip , otel müdürleri ve aşçıları ile olan yakın ilişkilerimizi irdeleyelim :) 3 çeşit otel müdürü vardır : Birincisi işini her şeyden önde tutar , kimseyle samimi olmaz sezon sonu alacağı primleri mayısta hesaplamaya başlar , rehber sevmez :))) . İkincisi hem otel sahibine karşı gerekli vazifelerini yerine getirir , hemde muhabbete katılır , eğlenir , hem işini sever , hem rehberi sever :) Üçüncüsü bu işi severek yapar , herkese güler yüz gösterir , çözülemeyecek problemleri bile çözmeye büyük çaba harcar , rehberlerin bir dediğini iki etmez , REHBERLER ONU SEVER :)) İŞTE bu üçüncüsünden buldun mu tadından yenmez :) Otelin bütün imkanları birer birer önüne serilir , spor sevene spor salonları , ehliyeti olmayana golf arabası :) , yemek sevene MUTFAK :))) Şimdi konuyu bağlamak için bir de aşçı profillerine bakalım ; birincisi işine sadıktır , mutfağında askeri bir düzen vardır , yabancıları sevmez :) , ikincisi işini çok ciddi yapar , dışarıda muhabbeti çok iyidir , eğlenir , güler yüzlüdür , 5 isteğinizden birini yerine getiren çakma lamba cinidir , yabancılarla mesafelidir :) Üçüncüsü 2 haftalık bir kurstan sonra sizi AŞÇI YAMAĞI yapabilir , bu sayede mutfağa sınırsız giriş çıkış hakkı elde eder , bir sonraki günün menüsüne bile karışabilirsiniz , REHBERLER ONU SEVER :))) ... Ama ne yazık ki bu iki profildeki otel müdürü ve aşçının üçüncülerini aynı otelde bulabilme oranınız %5 'ten yukarıya asla çıkmaz :) İşte bu kardeşiniz 5 yıllık rehberlik kariyeri boyunca bu %5'lik yüzdeyi , %90 oranında tutturabildiğinden hem AŞÇI YAMAĞI , hem Antalya ARŞİDÜKÜ olabilmeyi başarmış , boş kalan zamanlarında da rehberlik yapmıştır :)))) Otel mutfağı 40 kişiden oluşan muhteşem bir kadrodur , kahvaltı , soğuk meze 7-8 kişilik bir ekibin elinden çıkar ve eğer mutfaktaysanız hazırlama aşamasında size bir tabağa hem 32 çeşit peynir ve jambondan oluşan bir omlet hazırlayıp ( bugünkü tahmini maliyeti 35 tl civarında omlet ) yanına 2 kepçe italyan salatası koyabilir , sizi mutluluktan uçurabilir :))) Ana yemekleri hazırlayan ekip 10 kişidir , hergün 2000 kişiye yemek hazırlar ve bir hafta boyunca farklı menüler hazırlar . Bir gece önceden ertesi günün menü toplantısına katılabiliyorsanız inanın sevdiğiniz yemeklerden kendi menünüzü oluşturabilir , ertesi gün öğle ve akşam yemeklerinde bu benim menüm diye kasım kasım kasılabilirsiniz ... Pasta ve tatlı ekibi 6 kişiden oluşmaktadır , hepsi ayrı ayrı sanatkarlardır ... 3 kişi 1 tepsi baklavayı 4 dakikada hazırlayabilir , herhangi bir yaş pasta yapılırken aynı pastanın üzerinde 6-8 eldiven görebilirsiniz , çok hızlıdırlar ... Ben nasıl olsa AŞÇI YAMAĞIYIM diye triplere girmez , herkesle samimi olursanız 11 gün üst üste Kazandibi yaptırabilir , Şeften onlarla beraber azar işitebilirsiniz :))) Ara sıcaklar için 5 kişi görevlidir , sosis , sigara ve paçanga böreği , misket köfte , patates kroket bu arkadaşların hem işi , hemde lakaplarıdır, benim en iyi dostlarım Paçangayla , patates krokettir :)))
Geriye kalan 10 kişilik ekip temizlikten ve bulaşıktan sorumludur , her zaman sinirlidir , uzak durulmalıdır :))) Bütün bu sınırsız mutfak eğlencesinin sırrı hergün izinli olan bir mutfak personelini o günkü tura götürüp ( Tekne Turu , Aqua Park , Rafting veya gece Disco turları ) orada REHBER YAMAĞI yapabilmekte saklıdır :))) İşte buna turizmde birgün ARŞİDÜK , ertesi gün YAMAK SENDROMU denir :)))
Yarın rehberlik yazı dizisinde HAYATIM AVANTA isimli yazımızı okuyacaksınız ve bu yazıyı okuyunca muhtemelen acıktınız , Hepinize afiyet olsun :)))
Geriye kalan 10 kişilik ekip temizlikten ve bulaşıktan sorumludur , her zaman sinirlidir , uzak durulmalıdır :))) Bütün bu sınırsız mutfak eğlencesinin sırrı hergün izinli olan bir mutfak personelini o günkü tura götürüp ( Tekne Turu , Aqua Park , Rafting veya gece Disco turları ) orada REHBER YAMAĞI yapabilmekte saklıdır :))) İşte buna turizmde birgün ARŞİDÜK , ertesi gün YAMAK SENDROMU denir :)))
Yarın rehberlik yazı dizisinde HAYATIM AVANTA isimli yazımızı okuyacaksınız ve bu yazıyı okuyunca muhtemelen acıktınız , Hepinize afiyet olsun :)))
10 Ocak 2011 Pazartesi
Rehberlik Yılları - 1
Rehberlik , neşelidir , zevklidir , eğlencelidir , yani kısaca bir insanın aklını yerinden oynatabilecek her türlü özelliğe sahiptir ( bizim de zamanında aklımız yerinden oynamıştır , şu an bile yerine geldiği şüphelidir ) . Rehberlik yaparken 3 şey sizi çok şaşırtır , birincisi herkesin milyarlar ödeyerek 1 hafta kalabildiği , 5 yıldızlı otellerde ve 1. sınıf tatil köylerinde minimum 4-5 ay aralıksız kalırsınız ( otel sahibinden ve ailesinden bile daha fazla :) ikincisi harbi iyi para kazanırsınız ve sırasıyla konaklamaya , yol parasına ve yediğiniz içtiğiniz hiçbir şeye para ödemezsiniz ( kazandığınız paranın tamamı size kalır :) üçüncüsü ve bizim blogumuz için önemli olan kısmı yıl boyunca herşey dahil sistemde yaşar , sabah öğlen ve akşam yemeklerinizi açık büfeden yersiniz . Açık büfe tehlikelidir , insanlar bir haftalık tatilleri boyunca 3-4 kilo alıp dönmekte ve 4-5 ayda maximum 20 hafta olduğunu ön görürsek , bir yaz sezonunda 60 - 80 kilo alınabilmektedir :))) İlk hafta sizde otelde diğer müşteriler gibi görmemiş gibi dolaşarak , yemeklerde 2-3 tabakla masalara dönebilir , salatalardan sadece amerikan , italyan salata alır her gece de kısırla devam ederseniz , ertesi gün hava sıcaklığı 40 -45 dereceyi bulduğunda doğal ortamından kopartılıp türkiyeye getirilmiş bir kutup ayısı gibi şezlonglardan birine devrilirsiniz :) sabah kahvaltılarında 100 çeşit peynir , 10 çeşit salam jambon , tereyağ , bal , kaymak derken içitiğiniz portakal suyu ile 10000 kalorilik kahvaltıyla normal bir insan olsanız 3 gün 3 gece acıkmazsınız :) Öğlenleri sıcağın altında et çeşitleri , patates graten , makarnalar , pilavlar havada uçuşmaya başlayınca , her gece yatağınıza yatıp :
- Allahım bu gece de patlamadan yatağımıza ulaştık :))) diye şükretmeye başlarsınız ...
Ama sonuçta hayat yine yarın kaldığı yerden yaşanmaya devam edeceğinden günlük ortalama 25000 kalori alan bu rehber arkadaşlar ( 1.5 saat koşu bandında tempolu koşan sağlıklı bir insan ortalama 700-800 kalori verebilmekte ( 25000/800 o gün yediklerini yakabilmesi için bir günün 47,5 saat olması ve hiç durmadan koşması gerekmektedir :))) 5 gün üstüste rosto ve safranlı pilav yiyen birinin kendini Antalya ARŞİDÜKÜ zannetmesi de normal bir sonuçtur :) ( benim bir sürü böyle arkadaşım var :))) Hatta bir ara otellerde yaşayan ARŞİDÜKLER derneği kurma çabalarımız bile olmuştur :) İstanbul'a her dönüşümüzde halamız S. Sevgi ARMUTLU beni dehşete kapılmış bir ifadeyle sizi karşılar ve aldığınız 10 kilonun sebeplerini irdelemeye başlar :
- Evladım senin troid bezlerin mi çalışmıyor acaba ?
- Belki de metabolizmanda bir problem var , hemen doktora gidiyoruz dediğinde nasıl söyleyebilirsiniz ki halanıza :)
- Halacığım ben Antalya ARŞİDÜKÜ oldum diye :))))
- Allahım bu gece de patlamadan yatağımıza ulaştık :))) diye şükretmeye başlarsınız ...
Ama sonuçta hayat yine yarın kaldığı yerden yaşanmaya devam edeceğinden günlük ortalama 25000 kalori alan bu rehber arkadaşlar ( 1.5 saat koşu bandında tempolu koşan sağlıklı bir insan ortalama 700-800 kalori verebilmekte ( 25000/800 o gün yediklerini yakabilmesi için bir günün 47,5 saat olması ve hiç durmadan koşması gerekmektedir :))) 5 gün üstüste rosto ve safranlı pilav yiyen birinin kendini Antalya ARŞİDÜKÜ zannetmesi de normal bir sonuçtur :) ( benim bir sürü böyle arkadaşım var :))) Hatta bir ara otellerde yaşayan ARŞİDÜKLER derneği kurma çabalarımız bile olmuştur :) İstanbul'a her dönüşümüzde halamız S. Sevgi ARMUTLU beni dehşete kapılmış bir ifadeyle sizi karşılar ve aldığınız 10 kilonun sebeplerini irdelemeye başlar :
- Evladım senin troid bezlerin mi çalışmıyor acaba ?
- Belki de metabolizmanda bir problem var , hemen doktora gidiyoruz dediğinde nasıl söyleyebilirsiniz ki halanıza :)
- Halacığım ben Antalya ARŞİDÜKÜ oldum diye :))))
9 Ocak 2011 Pazar
Herkese Çok Teşekkürler :)
Son bir kaç günkü yazılar için telefon açan , mesaj gönderen herkese çok teşekkürler , çok içten duygularla okuduklarınızın hemen ardından çok gülmüş olarak beni aramanız benim açımdan gayet sevindirici ... Açtığımız bu blogun her iki taraf içinde hedefine ulaşmış olması fazlasıyla sevindirici bir gelişme ama şu noktada anlaşalım evet okuduğunuz hikayeler bazen çok komik , bazende dediğiniz gibi insanın karnına ağrılar sokabilecek düzeylere ulaşabiliyor :))) Ama komik olması için fazla çaba sarf etmiyorum çünkü bunlar acısıyla tatlısıyla benim yaşadıklarım yani hem çok yemek yemiş kilo almışım hemde başımdan komik olaylar geçmiş :))) Siz nasıl bugün ne yazmış bu deli kardeşimiz diye beklerken , bende insanlar gülüyor mudur diye düşünmekteyim buralarda :) Hergün ayırdığınız zamanın sizi güldürebilmesi beni zayıflatabilmesi bu alışverişte iki tarafı da memnun ediyor ...
Ama hakikaten bir dönüm noktasındayız yazacağım başımdan geçmiş daha birçok hikayem var , bundan sonrakileri okuyunca bunun daha başlangıç olduğunu anlayacaksınız . Siz okumaya ve gülmeye devam edin , bende zayıflamaya . Herkese kucak dolusu sevgiler
Ama hakikaten bir dönüm noktasındayız yazacağım başımdan geçmiş daha birçok hikayem var , bundan sonrakileri okuyunca bunun daha başlangıç olduğunu anlayacaksınız . Siz okumaya ve gülmeye devam edin , bende zayıflamaya . Herkese kucak dolusu sevgiler
8 Ocak 2011 Cumartesi
Bir bakkalın ve kilolarımın engellenemez yükselişi :)))
İstanbul'da Feneryolu'nda doğdum ... İlk 2-3 sene tek başıma veya yürüyerek evden çıkamadığımdan dolayı evimizin karşısındaki küçük bakkal benden önce mi mahalleli oldu benden sonra mı hatırlamıyorum ... Tek bildiğim 4 -5 yaşına geldiğimde eve birşey lazım olduğunda beni karşıdaki bakkala almaya gönderdikleri ve yoldan karşıya geçerken arabalara çok dikkat etmem gerektiği idi ( ilerleyen yıllarda biraz semirince aynı tembih sokağın başına konan tabelalarla arabalara yapılmaya başladı :))) Bakkaldan içeriye girince bu şirin aileyle uzun yıllar sürecek ve beni her sene şişmanlatacak ticari bir ilişki başlamış oluyordu . Aile dünyanın en tatlı kadını Gülseren teyze ,kocası , iki oğulları , Tayfun ve Özhan abiden oluşmaktaydı . Bu şirin bakkalda herşeyi bulabilmekte ve elinizdeki nakiti anında abur-cubura dönüştürebilmekteydiniz. İlk yıllar bende onların gözünde sıradan bir çocuk iken , daha sonraki yıllarda hızlı bir yükselişle ve onların gözünde ELİT müşteri basamaklarını hızlı adımlarla çıkan bir canavara dönüşecektim :))) İlkokula başladığım yıllarda her ana baba gibi bizimkilerde malesef şirin bakkalımıza onlar evde olmadığı zaman hesaba birşeyler yazdırabileceğimi söylemiş ve asrın hatasına imza atmışlardır :) Buraya kadar herşey normal gözüksede asıl bombayı patlatan bendeniz , aynı talihsiz cümleyi aynı bakkala yan apartmanda oturan sevgili halacığım S. SEVGİ ARMUTLU'ya da söyletebilmiş ve mahallded hiçbir çocukta olmayan 2 açık hesap sahibi olmuştum :)) (Elit müşteri olabilmek için şartları oluşturmuştum yani :))) Artık bu şirin bakkaldan her istediğimi alabiliyor ve alışverişin sonunda kimselerin duyamadığı şu muhteşem soruyla karşılaşıyordum :)
- Kime yazalım ??? İşte matematiğe olan ilgim de bu yıllarda başlamıştır :) hahahahaha ....
Çok küçük ve ince hesaplarla ( micro ekonomi :))) aldıklarımı ikiye bölüyor , bir sonraki ay kimden azar işitirsem ona fazla yüklenmiyordum :) ( terbiyesizmişim yani küçükken ) Ortaokul yıllarımda harçlıklarda yapılan muhteşem zamlarla ( gözünü sevdiğimin ÖZAL'ı :))) ve halamlardan ve dayımlardan aldığım haftalık ikramiyelerle bakkalda hesap dönemini kapatmış , nakit ödemelere başlamış ve Elit müşteri olmak yolunda dev bir adım atmış , bakkalın 2-3 günlük vadeli satışlarını ortadan kaldırmıştım :) Sabahları okula giderken yolluk olarak 2 Albeni , 1 kutu Cola , Gazete alışverişlerini , öğleden sonra okul çıkışı mahallecek bakkal önü toplantılarımız izlemiş , yarım ekmek salam kaşar , Cola , çikolata derken , günde 5-6 olan bakkala giriş çıkışlarımızı 15 -20 seviyelerine çekmeyi başarmıştık :)) Artık müşteriliğimizin 10. yılı dolayısıyla bbir işleri çıktığında bakkalı bana teslim edip bir yerlere bile gitmeye başlamışlardı :)) Bakkala her girişimde yeni gelen ürünler , bir film galası gibi bana tanıtılmakta , bazı ürünlerden ücretsiz denemeler yaptırılmakta bende beğenirsem ilerleyen aylarda toptan alımlar arttırılmaktadır artık :)) Tabii mahalledeki arkadaşlarım da yeni bir şeyi denemeden bana sormakta ve bende engin bilgilerimle onlara danışmanlık yapmaktaydım ( Çikolata GURUSU olmuşum haberim yok :))) Sonra Mahallemizde , ilçemizde ve şehrimizde daha önce hiç görülmemiş bir gelişme yaşandı ve bizim o şirin , küçük bakkalımız bakkalın arka tarafına bir ocak , tencereler ve servis tabakları ve bir mezeci işe alarak sıcak , soğuk mezeler hazırlamaya başladı ve biz mahalldeki çocukalr evde yemek yememeye başladık :) her gün okul çıkışı bizim yarım ekmek salam kaşarın yerini italyan salata , kadınbudu köfte , zeytinyağlı yaprak sarmalar almaya başladı :) ( ve gerçekten başarılıydı ) Mahallecek dadandığımız bu furya kadınları altın günlerine birşeyler hazırlamaktan bizi eve gelince dolaptan birşeyler ısıtıp altını yakmaktan kurtarmıştı :) Tabii haliyle çikolata satışları düşmüş ama kendi imalatları olan mezelerden kar marjları tavan yapmıştı ( macro ekeonomi :))) Tabii ki bütün bu yediklerimiz ve içtiklerimiz bize spor yaparken fazla dokunmamış olsalar da ilerleyen yıllarda sporu bırakınca küçük , minik , şirin kilolar olarak yer etmiş ve son halimizinde temelini oluşturmuşlardır :) Sonra rehberlik ve diğer arkadaşlarımın şehir dışında okumaları sebebiyle mahalle bakkalına pek uğrayamamızdan dolayı ve hatta bizim gibi obur canavarlar bizden sonra mahallede yetişmediğinden dolayı bakkalımız daha akıllı bir çözümle bakkalı devretmiş , küçük oğulları bir dershane açmış , büyük oğuları toptan paket ve ambalaj işine girmişlerdir :))) Ve ben hala o ailenin gözünde Elit Müşteri 001 'im :)))
- Kime yazalım ??? İşte matematiğe olan ilgim de bu yıllarda başlamıştır :) hahahahaha ....
Çok küçük ve ince hesaplarla ( micro ekonomi :))) aldıklarımı ikiye bölüyor , bir sonraki ay kimden azar işitirsem ona fazla yüklenmiyordum :) ( terbiyesizmişim yani küçükken ) Ortaokul yıllarımda harçlıklarda yapılan muhteşem zamlarla ( gözünü sevdiğimin ÖZAL'ı :))) ve halamlardan ve dayımlardan aldığım haftalık ikramiyelerle bakkalda hesap dönemini kapatmış , nakit ödemelere başlamış ve Elit müşteri olmak yolunda dev bir adım atmış , bakkalın 2-3 günlük vadeli satışlarını ortadan kaldırmıştım :) Sabahları okula giderken yolluk olarak 2 Albeni , 1 kutu Cola , Gazete alışverişlerini , öğleden sonra okul çıkışı mahallecek bakkal önü toplantılarımız izlemiş , yarım ekmek salam kaşar , Cola , çikolata derken , günde 5-6 olan bakkala giriş çıkışlarımızı 15 -20 seviyelerine çekmeyi başarmıştık :)) Artık müşteriliğimizin 10. yılı dolayısıyla bbir işleri çıktığında bakkalı bana teslim edip bir yerlere bile gitmeye başlamışlardı :)) Bakkala her girişimde yeni gelen ürünler , bir film galası gibi bana tanıtılmakta , bazı ürünlerden ücretsiz denemeler yaptırılmakta bende beğenirsem ilerleyen aylarda toptan alımlar arttırılmaktadır artık :)) Tabii mahalledeki arkadaşlarım da yeni bir şeyi denemeden bana sormakta ve bende engin bilgilerimle onlara danışmanlık yapmaktaydım ( Çikolata GURUSU olmuşum haberim yok :))) Sonra Mahallemizde , ilçemizde ve şehrimizde daha önce hiç görülmemiş bir gelişme yaşandı ve bizim o şirin , küçük bakkalımız bakkalın arka tarafına bir ocak , tencereler ve servis tabakları ve bir mezeci işe alarak sıcak , soğuk mezeler hazırlamaya başladı ve biz mahalldeki çocukalr evde yemek yememeye başladık :) her gün okul çıkışı bizim yarım ekmek salam kaşarın yerini italyan salata , kadınbudu köfte , zeytinyağlı yaprak sarmalar almaya başladı :) ( ve gerçekten başarılıydı ) Mahallecek dadandığımız bu furya kadınları altın günlerine birşeyler hazırlamaktan bizi eve gelince dolaptan birşeyler ısıtıp altını yakmaktan kurtarmıştı :) Tabii haliyle çikolata satışları düşmüş ama kendi imalatları olan mezelerden kar marjları tavan yapmıştı ( macro ekeonomi :))) Tabii ki bütün bu yediklerimiz ve içtiklerimiz bize spor yaparken fazla dokunmamış olsalar da ilerleyen yıllarda sporu bırakınca küçük , minik , şirin kilolar olarak yer etmiş ve son halimizinde temelini oluşturmuşlardır :) Sonra rehberlik ve diğer arkadaşlarımın şehir dışında okumaları sebebiyle mahalle bakkalına pek uğrayamamızdan dolayı ve hatta bizim gibi obur canavarlar bizden sonra mahallede yetişmediğinden dolayı bakkalımız daha akıllı bir çözümle bakkalı devretmiş , küçük oğulları bir dershane açmış , büyük oğuları toptan paket ve ambalaj işine girmişlerdir :))) Ve ben hala o ailenin gözünde Elit Müşteri 001 'im :)))
7 Ocak 2011 Cuma
Tüm zamanların EN ZAYIF CUMA RESMİ
BU RESMİMİZİ SÜREKLİ VAY AYAKLARIN GÖZÜKMÜYOR , BEN NERDEN BİLEYİM O AYAKLAR SENİN Mİ , TARTILIRKEN YÜZÜN DE GÖZÜKSÜN DİYEN PINARCIĞIMA İTAF EDİYORUM :)))) HEMEN AŞŞAĞIDA GERÇEK KİLOMUZU GÖSTEREN RESİM BULUNMAKTADIR İSTANBUL'DA BİRAZ YAVAŞLAMIŞ GİBİ GÖRÜNSEDE ZAYIFLAMAMIZ , ŞU AN İTİBARİYLE ARMUTLU KAMPINA TESLİM OLMUŞ BULUNUYORUZ HEDEF BU HAFTA 4-5 KG , HAYDİ HAYIRLISI BAKALIM
YANİ TOPLAMDA 40 GÜNDE 22,3 KG :)) |
6 Ocak 2011 Perşembe
Herkeslerden gizlediğim Büyük zayıflama sırrı !!!!!
Evet arkadaşlar acısıyla tatlısıyla bugün 24 kilo vermişiz ama tabii ki bunun arkasında büyükçe de bir sır saklı :))) Evet çok fazla yürümüş , yediğim her şeye çok dikkat etmiş olabilirim . Armutlu'daki evimden uzak toplam 6 gün geçirdiğim , İstanbul ve Uludağ'da önüme çok fazla yeme şansı da çıkmışken elimi harama sürmemişim ( hahahaha ) Size 1 ay gibi kısa bir sürede ne kadar hızlı geldiyse bu ilk 20 kilomuz , bana da bir o kadar zor geldi ama herkesin bırakacak mı dediği noktada ben konsantrasyonumu ve moralimi hiç kaybetmedim . Gelelim bu çok muhteşem zayıflama sırrına :))))
Evet hemen hemen 20 gündür yürüyüşlere çıkmadan önce , içime BATTAL BOY çöp torbası giyiyorum :)))) ve normal bir insanın 5 km'lik bir yürüyüşte terleyebileceği maximum seviyenin birkaç kat üzerine çıkabiliyorum . Önce her sabah saat 10:00 'da ki aç karnına yaptığımız yürüyüşümüze çıkmadan , DIA'dan aldığımız ince Battal Boy çöp torbamıza bir adet üstte , iki adet yanlarda olmak üzere 3 tane delik açıyoruz :) Açtığımız bu delikler fazla büyük olmamalı ki başımız ve kollarımız zor geçsin ve hava alacak herhangi bir yeri kalmasın :) sonra bu çöp poşetinin üzerine sırasıyla t-shirt , sweat shirt giydikten sonra eşortmanımızın belini yine hava almayacak şekilde sıkıyoruz ,bunların da üzerine polar ve montumuzu giyiyor , kafamıza beremizi , ellerimize de eldivenlerimizi takıp daha evden çıkmadan yarım kilo vermiş oluyoruz :)))
Yolda yürürken kollarımızı ve vücudumuzun üst kısmını olabildiğince çok hareket ettiriyor , bel bölgemizde sulaarı toplamaya başlıyoruz , bir süre sonra havuzda yürür edasıyla ( kışın hava sıcaklığı 5-6 derece iken ) her günkü geleneksel yürüyüşümüzü tamamlıyoruz ... Tabii aranızdan deneyecek olan varsa benim ilk gün yaptığım gibi ayakkabınızın bağı çözülünce eğilip bağlamamanız gerekiyor :))) ( yoksa o belinizdeki su tahliye oluyor , yalan yok paçalarınızdan akıyor :)))) Su biriktikçe sizin hareketleriniz daha da kısıtlanıyor oturamıyorsunuz, eğilemiyorsunuz ve dışarıda geçirdiğiniz 2 -2.5 saatlik zamanın tamamını ayakta geçirmek zorunda kalabiliyorsunuz , eğer minibüse binerseniz içi boş yada dolu olsun , oturacak yer olsun olmasın ayakta seyahat
ediyorsunuz. Armutludaki minibüs şöförleri allah allah çocuk delirdi herhalde yürümekten diye düşünerek sizi oturtmaya çalışan gerekli gereksiz frenler yapmakta , fakat siz oturamamaktasınız ... :) Olsun birazdan eve gidince 2 saat boyunca oturmanın , yatmanın hayallerini kurarak yolculuğunuzu tamamlamaktasınız :)))) Bir süre sonra espri anlayışı gelişmiş Armutlulu arkadaşlar veya tanıdıklar , yanındakilerle bak şu çocuğu sallasam 2 litre su çıkartırım diye iddaalara girebilmekte , çok samimi olduğumuz abimiz ( ki şu anda okuyordur bu yazıyı ) adını vermeyelim efendilik bizde kalsın , sizi yolda yakaladığı zaman , elinde bir gün bardak , bir gün sürahi ile karşıdan gelebilmekte :
- Abi ölmüşlerinin canı için bir bardak suyun var mı ? Hanım tam bulaşık yıkıyordu sular kesildi !!! çamaşırlar makinede kaldı gibi türlü şakalarla size daha önce hiç duymadığı küfürleri ettirebiliyor :)))
Eve geldiğinizde 45 derece olan vücut ısınızı hemen düşürmek için ( Sıdıka Sevgi Armutlu duy bunları , üşümüyorum , üşümeme imkan yok hatta yanıyorum desem yeridir :))) üzerimizdekilerin tamamını 30 saniye gibi rekor bir sürede çıkartıyoruz ... Eğer paçanızdan veya başka bir yerinizden suyunuzu kaçırmadıysanız eşortmanın belini çözdüğünüzde belinizden çıkan suyu gördüğünüzde inanamıyorsunuz :) Duş alıp yatağa kendinizi öyle bir atıyorsunuz ve sevgilinizin veya halanızın telefonu veya mesajı ile uyanıyorsunuz :))))
Yolda yürürken karşınıza çıkan çöp bidonlarıyla aranızda duygusal bir bağ olması mümkündür korkmayın uzağından yürümeyi tercih edin beni okumaya ve desteklemeye devam edin :)))
Evet hemen hemen 20 gündür yürüyüşlere çıkmadan önce , içime BATTAL BOY çöp torbası giyiyorum :)))) ve normal bir insanın 5 km'lik bir yürüyüşte terleyebileceği maximum seviyenin birkaç kat üzerine çıkabiliyorum . Önce her sabah saat 10:00 'da ki aç karnına yaptığımız yürüyüşümüze çıkmadan , DIA'dan aldığımız ince Battal Boy çöp torbamıza bir adet üstte , iki adet yanlarda olmak üzere 3 tane delik açıyoruz :) Açtığımız bu delikler fazla büyük olmamalı ki başımız ve kollarımız zor geçsin ve hava alacak herhangi bir yeri kalmasın :) sonra bu çöp poşetinin üzerine sırasıyla t-shirt , sweat shirt giydikten sonra eşortmanımızın belini yine hava almayacak şekilde sıkıyoruz ,bunların da üzerine polar ve montumuzu giyiyor , kafamıza beremizi , ellerimize de eldivenlerimizi takıp daha evden çıkmadan yarım kilo vermiş oluyoruz :)))
Yolda yürürken kollarımızı ve vücudumuzun üst kısmını olabildiğince çok hareket ettiriyor , bel bölgemizde sulaarı toplamaya başlıyoruz , bir süre sonra havuzda yürür edasıyla ( kışın hava sıcaklığı 5-6 derece iken ) her günkü geleneksel yürüyüşümüzü tamamlıyoruz ... Tabii aranızdan deneyecek olan varsa benim ilk gün yaptığım gibi ayakkabınızın bağı çözülünce eğilip bağlamamanız gerekiyor :))) ( yoksa o belinizdeki su tahliye oluyor , yalan yok paçalarınızdan akıyor :)))) Su biriktikçe sizin hareketleriniz daha da kısıtlanıyor oturamıyorsunuz, eğilemiyorsunuz ve dışarıda geçirdiğiniz 2 -2.5 saatlik zamanın tamamını ayakta geçirmek zorunda kalabiliyorsunuz , eğer minibüse binerseniz içi boş yada dolu olsun , oturacak yer olsun olmasın ayakta seyahat
ediyorsunuz. Armutludaki minibüs şöförleri allah allah çocuk delirdi herhalde yürümekten diye düşünerek sizi oturtmaya çalışan gerekli gereksiz frenler yapmakta , fakat siz oturamamaktasınız ... :) Olsun birazdan eve gidince 2 saat boyunca oturmanın , yatmanın hayallerini kurarak yolculuğunuzu tamamlamaktasınız :)))) Bir süre sonra espri anlayışı gelişmiş Armutlulu arkadaşlar veya tanıdıklar , yanındakilerle bak şu çocuğu sallasam 2 litre su çıkartırım diye iddaalara girebilmekte , çok samimi olduğumuz abimiz ( ki şu anda okuyordur bu yazıyı ) adını vermeyelim efendilik bizde kalsın , sizi yolda yakaladığı zaman , elinde bir gün bardak , bir gün sürahi ile karşıdan gelebilmekte :
- Abi ölmüşlerinin canı için bir bardak suyun var mı ? Hanım tam bulaşık yıkıyordu sular kesildi !!! çamaşırlar makinede kaldı gibi türlü şakalarla size daha önce hiç duymadığı küfürleri ettirebiliyor :)))
Eve geldiğinizde 45 derece olan vücut ısınızı hemen düşürmek için ( Sıdıka Sevgi Armutlu duy bunları , üşümüyorum , üşümeme imkan yok hatta yanıyorum desem yeridir :))) üzerimizdekilerin tamamını 30 saniye gibi rekor bir sürede çıkartıyoruz ... Eğer paçanızdan veya başka bir yerinizden suyunuzu kaçırmadıysanız eşortmanın belini çözdüğünüzde belinizden çıkan suyu gördüğünüzde inanamıyorsunuz :) Duş alıp yatağa kendinizi öyle bir atıyorsunuz ve sevgilinizin veya halanızın telefonu veya mesajı ile uyanıyorsunuz :))))
Yolda yürürken karşınıza çıkan çöp bidonlarıyla aranızda duygusal bir bağ olması mümkündür korkmayın uzağından yürümeyi tercih edin beni okumaya ve desteklemeye devam edin :)))
5 Ocak 2011 Çarşamba
Sosyetik Zayıflama Yürüyüşü : ALTUĞ Boğaz'da :)))
Evet bizden kaynaklanmayan bazı sebeplerden dolayı İstanbul'da 3.günümüzü geçirmekteyiz . İlk 2 günü hafif yürüyüşlerle geçiren kahramanımız çok şükür diyetini bozacak hiçbir yanlış yapmamış , 3. gün ise yine her zamanki gibi yürümüş yürümüş yürümüştür . Sosyetik güzergahımız BEYLERBEYİ - ÇENGELKÖY - VANİKÖY - KANDİLLİ - ANADOLU HİSARI - KANDİLLİ istikametinde yaklaşık 6 km'lik bir etabı 1 saat 15 dakikada tamamlamış , ter her yerlerinden :) akmasına rağmen yine de sosyeteye girememiştir :) Kandilli'den bindiği otobüste şöfere aracın kaç km'de olduğunu sormuş ve yolculuğuna boğazdan özel halk otobüsü alacakmış edasıyla yerine oturmuş ve şaşkın bakışlar arasında inmesi gereken durakta şöfere tekrar aracın kaç km'de olduğunu sorarak , şöför , muavin ve yolcular tarafından deli damgası yemiştir :))) Beylerbeyinden alışverişini yaptıktan sonra evine varmış ve kendisine yol boyunca ödül olarak düşündüğü 1 tabak zeytinyağlı bamyayı mideye indirmiştir :) 2 gündür hazır diyet yemekleri önüne konduğundan hafif şımarmış olan kahramanımız Armutlu'ya dönünce yine kendi zeytinyağlı yemeklerini hazırlarken soğanını kendi doğrayacak ve hüngür hüngür ağlayacaktır :) Yarın akşam Armutlu'ya kesin dönüş yapacak kahramanımızı Armutlu yolları ve yoldan geçen tanıdık şöförlerin özlediğini bilmekteyiz . Bekleyin Armutlulular geliyorum :)))
4 Ocak 2011 Salı
İnsanların yüzünde çok komik bir ifade :)))
Evet geldik istanbullara , gösterdik yeni endamımızı ... Çok güzel tepkiler aldık , insanlar şaşırdı , en fazla duyduğum cümleler :
- Oğlum yüzün küçülmüş !!!!
- AAAA valla göbeği yok !!!!
- Ay Altuğcuğum maşallah nasıl da zayıflamışsın :))))
Tabiiki çok sevindirici bunları arkadaşlarımdan ve sevdiğim insanlardan duymak , destek oldukları , motive ettikleri , merak ettikleri adamı karşılarında gerçekten zayıflamış bulmak onlara da çok iyi geldi :)))) Bir sonraki İstanbul seferini Şubat ayında düşünmekteyim amaç 130' lu kilolara da bu ay vedaa edebilmek. Çok özel teşekkürümüzü bu sefer ÇAĞLA KOÇAK hanımefendiye gönderiyoruz .... Seni seviyoruz Çağla kuzen :)
- Oğlum yüzün küçülmüş !!!!
- AAAA valla göbeği yok !!!!
- Ay Altuğcuğum maşallah nasıl da zayıflamışsın :))))
Tabiiki çok sevindirici bunları arkadaşlarımdan ve sevdiğim insanlardan duymak , destek oldukları , motive ettikleri , merak ettikleri adamı karşılarında gerçekten zayıflamış bulmak onlara da çok iyi geldi :)))) Bir sonraki İstanbul seferini Şubat ayında düşünmekteyim amaç 130' lu kilolara da bu ay vedaa edebilmek. Çok özel teşekkürümüzü bu sefer ÇAĞLA KOÇAK hanımefendiye gönderiyoruz .... Seni seviyoruz Çağla kuzen :)
2 Ocak 2011 Pazar
Diyette 2 .İstanbul seferi :)
Evet 2. kez kendimi tehlikelerle dolu İstanbul sokaklarına atıyorum yarın sabah ( köyden gelip kötü yola düşecek genç kız sendromu :))) Ama bu sefer biraz daha hazırlıklıyım mental olarak ... Evet en sevdiğim yiyeceklerin hepsini 5 dakika içersinde görebilirim , canımda çekebilir ama alacağım 1 kilonun bile ne kadar zor verildiğini bildiğimden hata yapamam :) Yarın videolarımızın da istanbul bölümünün çekimlerini yapacağım . İnsanların yüzündeki şaşkınlık ifadelerini de kullanalım istedim videoda , Duymayı beklediğim 1-2 cümle var ve ben bu cümleleri duyunca daha da fazla motive olacağımı biliyorum , Salı akşamına kadar sürecek olan İstanbul seferimizin hayırlara vesile olmasını diliyor, misafirliğe gideceğim evlerde birşey ikram edilmemesini önemle rica ediyorum ...
1 Ocak 2011 Cumartesi
Kendini Yılbaşı Yemeği zanneden muhteşem tabak :)))
Bu muhteşem Yılbaşı yemeği için gerekli malzemeleri veriyorum :
1 adet Havuç
1 adet Domates
60 gr Beyaz Peynir
60 gr Taze Kaşar
3 adet Biberli Yeşil Zeytin
3 adet Tuzlu Kurabiye
1 büyük bardak ( IKEA'nın vazosu :) Portakal suyu
HAZIRLANIŞI :))
Havucumuzu ve domatesleri güzelce yıkayıp , soyup bir tabağa doğruyoruz ( zamanı olmayan çalışan ev kadınları doğranmış konserve domates te kullanabilir :))) 60 gr yağsız beyaz peynirimizi ve taze kaşarımızı tabağın sağ tarafına düzgünce yerleştiriyoruz :) 3 adet biberli yeşil zeytinimizi tabağın muhtelif yerlerine atıyoruz (bakın burası çok önemli bu hem tabağımızı zengin gösterecek , hemde masada bir renk cümbüşü yaratacaktır :))) ( Emine Beder 21 aralık 2010 yayınında alıntıdır :)))) yine 3 adet tuzlu kurabiyemizi tabağımızın kuzey , güneydoğu ve güney batı kısmına simetrik bir şekilde yerleştiriyoruz :)
Tatlı olarak hem pratik , hemde hazırlanışı hızlı olan ACTIVA kivili yoğurt öneriyorum :)
Böylelikle muhteşem Yılbaşı Diyet tabağımız servise hazır hale geliyor , afiyet olsun :)))
ya arkadaşlar işte muhteşem Yılbaşı ziyefetlerinden , düştüğümüz yer burasıdır , seneye yılbaşı beni kimse durduramaz . Bugünkü özel teşekkürümüzü EMİNE BEDER Hanımefendiye gönderiyorum , hepinizi öpüyorum : )))
1 adet Havuç
1 adet Domates
60 gr Beyaz Peynir
60 gr Taze Kaşar
3 adet Biberli Yeşil Zeytin
3 adet Tuzlu Kurabiye
1 büyük bardak ( IKEA'nın vazosu :) Portakal suyu
HAZIRLANIŞI :))
Havucumuzu ve domatesleri güzelce yıkayıp , soyup bir tabağa doğruyoruz ( zamanı olmayan çalışan ev kadınları doğranmış konserve domates te kullanabilir :))) 60 gr yağsız beyaz peynirimizi ve taze kaşarımızı tabağın sağ tarafına düzgünce yerleştiriyoruz :) 3 adet biberli yeşil zeytinimizi tabağın muhtelif yerlerine atıyoruz (bakın burası çok önemli bu hem tabağımızı zengin gösterecek , hemde masada bir renk cümbüşü yaratacaktır :))) ( Emine Beder 21 aralık 2010 yayınında alıntıdır :)))) yine 3 adet tuzlu kurabiyemizi tabağımızın kuzey , güneydoğu ve güney batı kısmına simetrik bir şekilde yerleştiriyoruz :)
Tatlı olarak hem pratik , hemde hazırlanışı hızlı olan ACTIVA kivili yoğurt öneriyorum :)
Böylelikle muhteşem Yılbaşı Diyet tabağımız servise hazır hale geliyor , afiyet olsun :)))
ya arkadaşlar işte muhteşem Yılbaşı ziyefetlerinden , düştüğümüz yer burasıdır , seneye yılbaşı beni kimse durduramaz . Bugünkü özel teşekkürümüzü EMİNE BEDER Hanımefendiye gönderiyorum , hepinizi öpüyorum : )))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)